Temyiz süresini kaçıran taraf hükmü katılma yoluyla temyiz edebilir. Katılma yoluyla temyiz hakkı, asıl temyiz talebine sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu sebepledir ki asıl temyiz eden taraf temyiz talebinden feragat eder veya talebi Yargıtay tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuran tarafın temyiz talebi de reddedilir. Ayrıca birleşen davalar yönünden asıl temyiz eden taraf asıl dosya yönünden temyiz başvurusunda bulunmuş ve birleşen dosya yönünden temyiz başvurusunda bulunmamış ise birleşen dosya yönünden katılma yoluyla temyiz başvurusu yapılması mümkün değildir. Konuya ilişkin Yargıtay kararı aşağıdaki gibidir:
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
2020/1827 ESAS
2020/3489 KARAR
25.06.2020 TARİH
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasındaki asıl ve birleşen alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalı birleşen dosya davacısı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı, dava dilekçesinde özetle; dava konusu tuğla fabrikasını önce davalı şahıslara 01.01.1995 tarihinde, ardından davalı şahısların kurduğu davalı şirkete de önceki kira sözleşmesi sona erdirilmeksizin 19.01.1995 tarihinde 5 yıl süreli kiraya verdiğini, davalıların sözleşmeye uygun olarak taşınmazı iade etmediklerini, sözleşmenin 10. maddesine göre fabrika ve sözleşme ekinde sayılan demirbaşların kullanıma hazır şekilde iade edilmesi gerektiğini, sözleşmenin 11. maddesine göre kiradan düşülmek üzere bir takım yatırımların yapılacağının belirtildiğini ancak bunların yapılmadığını, yatırım çizelgesinde belirtilen yatırımlar bakımından da bu nedenle zarara uğradığını ayrıca yol kenarındaki çelik sayanın sökülüp alındığını belirterek hasarlı ve eksik demirbaş bedeli olarak 67.950 TL’nin, yatırım çizelgesine göre eksik olan yatırımlar ve malzemeler bedeli 28.600 TL’nin ve yol kenarında bulunan çelik kurutma sayası bedeli 4.972 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, cevap dilekçelerinde özetle; 31.12.1999 tarihinde mecuru terk ettiklerini, zarar iddiasının doğru olmadığını, kira bedellerinin ödendiğini, davalının iddialarının haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemişlerdir.
Davalı- birleşen davacı ... ... Birleşen 2002/26 Esas sayılı davada dava dilekçesinde özetle; fabrikaya yaptığı faydalı masraflar ve kiralananın kendilerinin kullanımından önceki döneme ait olup ödedikleri 193.091,75 (eski) TL elektrik borcu nedeniyle toplam 14.000 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece asıl davanın kısmen kabulü ile 5.840 TL davalılardan tahsiline, birleşen davada davacının talep edebileceği faydalı ve zaruri masraflar toplamı 18.045 TL olmakla birlikte taleple bağlı kalınarak 14.000 TL'nin davacı- birleşen davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı- birleşen dosya davalısı ve davalı- birleşen dosya davacısı ...’in temyizi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2013/12877 E 2014/7645 K sayılı ilamı ile gerekçe gösterilmeksizin hüküm kurulduğundan bahisle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davacının, 27 adet demirbaşa zarar verildiği iddiası ile talep ettiği 67.950,00 TL bakımından bu demirbaşların 2000/20 D.İş sayılı dosya ile tespiti yapılan demirbaşların arasında yer aldığı dolayısıyla davacının söz konusu zarar iddiasının ispatlanamadığı; davalı kiracı tarafından yapılan yatırımın tahrip olmasından kaynaklı 28.600,00 TL alacak istemi bakımından ise 5 yıl için toplam 800,00 TL kira alacağının ödendiğinin davalı kiracı tarafından yazılı bir belge yahut eşdeğer bir banka kaydı ile ispatlanamadığını, kira alacağının dava tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımına tabii olup, davalı tarafın usulüne uygun şekilde zamanaşımı itirazında bulunulduğu, dava tarihi itibariyle ilk iki yıla ait kira alacaklarının zamanaşımına uğradığı, davacının sözleşmenin 11. maddesine dayandığı, dolayısı ile zamanaşımına uğramamış son üç yıllık kira alacağı itibariyle (3.yıl 160,00 TL + 4. Yıl 190,00 TL+ 5. Yıl 220 TL) toplam 570,00 TL kira alacağına mahsuben 11. maddeye göre alacaklı olduğu; davacının kiralananda meydana gelen zararların giderim masrafı olarak 5.480,00 TL tutarında alacaklı olduğu; ancak sözleşmenin 11. Maddesi kapsamında davalı tarafça yapılan ve Turgutlu 2.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2000/33 D. İş sayılı dosyasında yer alan 09/03/2010 tarihli bilirkişi heyet raporu doğrultusunda yapılan faydalı masraf toplamı olan 23.525,00 TL'den 5.480,00 TL'nin mahsup edilmesi ile kira sözleşmesinin 11. maddesi kapsamında davacı kiralayanın, davalı kiracıdan talep edebileceği bir hakkının bulunmadığı; kiralananın yol kenarında bulunan çelik çatının sökümü iddiası bakımından bunun sözleşme akdinde davalı kiracıya teslim edildiğine dair ispata yarar bir delil sunulmadığı, ayrıca ... Toprak Sanayi ve Tic. A.Ş. isimli şirketin taraf ehliyeti kalmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine; birleşen 2002/26 Esas sayılı davanın ise davacıların dava konusu kiralanana yaptıkları zorunlu yatırımlar toplamı ve 14/11/1994 ödeme tarihli elektrik faturası kapsamında, gerçek olmayan vekaletsiz iş görme nedenine dayalı sebepsiz zenginleşme içerikli taleplerinin, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 1086 sayılı HUMK'un 202. maddesi doğrultusunda zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı-birleşen dosya davacısı Hasan ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Asıl dava bakımından; Taraf ehliyeti, 6100 sayılı HMK'nın 114/d maddesi gereğince dava şartı niteliğindedir ve aynı Kanun'un 115. maddesi gereğince davanın her safhasında ve re'sen nazara alınması gerekir. Ticaret sicil kayıtlarından davalı şirketin, dava tarihinden önce 19.01.2001 tasfiyeye girdiği, 19.11.202 tarihinde ise şirket tasfiyesi sona ererek şirket, ticaret sicilinden terkin edilmiştir. Mahkemece re'sen gözetilmesi gereken taraf ehliyeti çerçevesinde sicilden terkin edilen davalı şirketin ihya edilmesi için süre verilerek, taraf teşkili sağlandıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davalı şirketin taraf ehliyeti olmadığı gerkeçede de belirtilmek suretiyle davaya devamla davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir. Bunun yanı sıra belirtmek gerekir ki; yerel mahkemece verilen asıl davanın kısmen kabulüne ilişkin kısa karar, davayı sona erdiren temyizi mümkün olan son kararlardandır. Bu kararla mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur. Bu aşamada yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte mahkemenin yazmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasında uygun biçimde kararda yer alması gerekir. Esasen ilamın tefhim edilen karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması Kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala Yasa koyucu HMK. Md. 297 ve 298. maddeleriyle varlık kazandırmıştır.
Karar tefhim edildikten sonra bundan dönülerek yeni ve bundan farklı bir hüküm kurulamayacağı gibi, gerekçe de kısa kararla çelişik olamaz ve daha da önemlisi karar gerekçesiz bırakılamaz. Aksinin kabulü mahkemelere güveni sarsacağı gibi Anayasa ve yasalarda yer alan açık kurallara aykırılık oluşturur.
Diğer taraftan, mahkemece bozma ilamına uyulmakla bir taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağından bozma dışına çıkarak karar vermenin usuli kazanılmış hakkın ihlali anlamına geleceği de unutulmamalıdır.
Nitekim, mahkemenin asıl davanın kısmen kabulüne ilişkin ilk kararı sadece yasaya uygun olarak gerekçe taşımadığından bahisle bozulmuş, mahkemece bu bozmaya uyma kararı verilmiştir. Burada mahkemece yapılacak iş, hüküm sonucuna uygun gerekçe içeren gerekçeli kararın yazılması olmalıdır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın, gerekçesiz olması nedeniyle bozulması sonucunda , hüküm sonucuna uygun gerekçeli bir karar yazılması gerekirken yukarıda belirtilen ilkelere aykırı olarak ilk karar değiştirilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-)Bozma nedenine göre, tarafların asıl davaya ilişkin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
3-) Birleşen dava bakımından; gerekçeli karar davalı-birleşen davacı ... ... vekiline 24.02.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı birleşen dosya davacısı hükmü davacı-birleşen dosya davalısının temyizi üzerine katılma yoluyla 22.03.2019 tarihinde temyiz etmiştir. Asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalar olmakla, davacı tarafça yalnızca asıl davaya ilişkin hüküm temyiz edilmiş, birleşen davaya ilişkin hüküm temyiz edilmemiştir.
Katılma yoluyla temyiz hakkı, asıl temyiz talebine sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, birleşen dava bakımından birleşen dosya davalısının temyizi yoktur. Dolayısıyla birleşen dosya davacısının buna bağlı olarak katılma yoluyla birleşen davaya yönelik hükmü temyiz etmesi mümkün değildir. Bu nedenle davalı birleşen dosya davacısının birleşen dava yönünden katılma yoluyla temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle asıl davaya ilişkin hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine; üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı-birleşen dosya davacısının birleşen davaya yönelik katılma yoluyla temyiz isteminin REDDİNE ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440.maddesi gereğince asıl dava bakımından kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık, birleşen dava bakımından karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 25/06/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sorularınız ve detaylı bilgi için bize telefon, whatsapp, mail ve diğer iletişim kanalları üzerinden ulaşabilirsiniz.
Comments