top of page
Kanunların Gözden Geçirilmesi

MAKALELER

ANLAŞMALI BOŞANMA DAVASINDA KABUL EDİLEN NAFAKANIN AZALTILMASI MÜMKÜN MÜ?

Güncelleme tarihi: 21 Haz 2022



Günümüzde eşlerden biri ve özellikle erkek eş sırf boşanmanın sağlanabilmesi için yüksek miktarda nafaka ödemeyi kabul ederek anlaşmalı boşanma yoluna gitmektedir. Boşanma gerçekleştikten sonra da hükmedilen nafakanın yüksek olduğu gerekçesi ile nafakanın azaltılması davasına başvurmaktadır. Ancak sırf boşanmanın gerçekleşmesi amacıyla bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen veya karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan nafaka ödeme yükümlülüğünün kaldırılması veyahut azaltılması yönünde talepte bulunması iyiniyet ve sözleşmeyle bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da bu yönde olup aşağıda konuya ilişkin örnek Yargıtay kararlarına yer vermiş bulunmaktayız.


Konu ile ilgili detaylı bilgi almak isterseniz bu konuda tecrübeli olan avukatlarımızdan hukuki danışmalık alabilir, sorularınız ve detaylı bilgi için bize telefon, whatsapp, mail ve diğer iletişim kanalları üzerinden ulaşabilirsiniz.


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi

2019/2282 E. ,

2019/8150 K.


"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

DAVA TÜRÜ : Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması veya Azaltılması - Anlaşmalı Boşanma Davasında Protokol Hükmünün Kaldırılması


Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından her iki davaya yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı; davalı ile Karaman Aile Mahkemesinin 22.08.2013 tarihli ve 2013/693 esas sayılı ilamı ile boşandıklarını, protokol uyarınca mahkemece davalıya aylık 250 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, ancak boşanma davasından sonra kendisinin ekonomik durumunda meydana gelen olumsuz değişiklikler sonucu nafakayı ödeyemeyecek duruma geldiğini, şu anda evli olduğunu ve bakmakla yükümlü çocuklarının bulunduğunu, davalı kadının ekonomik durumunun kendisinden daha iyi olduğunu ileri sürerek daha evvel hükmedilen aylık 250 TL yoksulluk nafakanın kaldırılmasını, yine anlaşmalı boşanma kararının eki sayılan protokolün 7. maddesinde belirlenen ortak çocuk Emine’nin eğitim giderlerinin ve davalının yakıt giderlerinin davacı tarafından ödeneceğine dair hükmün kaldırılmasını, aksi kanaatte olunması halinde azaltılmasını talep ve dava etmiştir.


Mahkemece; davacının ekonomik durumunda olumsuz değişiklikler olduğunu, davalının ise boşanma davası öncesindeki gibi çalıştığını ve gelirinin kendisini yoksulluktan kurtaracak nitelikte olduğunu belirterek yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, yine protokolün 7. maddesinin ise davacının ekonomik durumunda olumsuz değişme olduğunu, kadının yoksulluk durumunun ortadan kalktığını yakıt giderlerine yönelik hükmün değişen şartlara göre kaldırılması gerektiğini, yine davacının iştirak nafakası ödediğini ve bunun çocuğun her türlü ihtiyacında kullanılabileceğini belirterek eğitim giderlerine yönelik hükmün de kaldırılması gerektiğinden bahisle protokolün 7. maddesinin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.


TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.


TMK'nın 176/4.maddesinde; “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.

TMK'nın 331. maddesi uyarınca da; durumun değişmesi halinde hakim nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırabilir.


Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir.

Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak, sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder.


Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz.


Ancak, Borçlar Kanunu'nun 19. ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir. O nedenle, işlem temelinin çökmesi veya tarafların mali durumlarının değişmesi irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın kaldırılmasını veya yeniden belirlenmesini gerektirebilir.

Somut olayda taraflar, 22.08.2013 tarihinde anlaşmalı olarak boşanmışlar, kadına 250 TL yoksulluk nafakası, ortak çocuk Emine'ye 250 TL iştirak nafakasına hükmedilmiş, kararın eki sayılan protokolün 7. maddesinde ise kadının yakıt giderleri ile ortak çocuk Emine’nin eğitim giderlerinin davacı tarafından karşılanmasına karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Davalı kadın boşanma davası öncesinde olduğu gibi çalışmaya devam etmekte olup, davacı erkeğin ise ekonomik durumunda ise olağanüstü bir değişiklik meydana gelmemiştir. Davacı erkeğin ekonomik ve sosyal durumundaki kısmi değişiklik yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez, ancak nafakanın hakkaniyet oranında indirilmesi sebebi olabilir. Yine davalı kadın açısından sosyal ve ekonomik durumunda boşanma öncesine göre önemli değişiklik olmadığına göre davacı erkeğin gelirindeki azalma yakıt giderleri ve eğitim giderlerinin davacı tarafından ödeneceğine dair protokolün 7. maddesinin kaldırılmasını gerektirmez, hakkaniyete uygun, belirli miktarda uyarlanması sebebi olabilir. O halde mahkemece delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken davaların kabulü ile yükümlülüklerin tümüyle ortadan kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 04.07.2019 (Prş.)




T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2016/7535

K. 2016/10920

T. 19.9.2016

* BOŞANMAYI SAĞLAMAK İÇİN ANLAŞMALI PROTOKOL İLE NAFAKA ÖDEMEYİ KABUL ETME (Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması İstemiin Kabul Edilemeyeceği - Bilerek ve İsteyerek Mali Gücünün Üzerinde Bir Yükümlülüğü Üstlenen Davacının Talebinin İyiniyet ve Sözleşmeye Bağlılık İlkeleri İle Bağdaşmadığı/Davalının BoşanmaTarihi ve Öncesinde de Çalıştığı)

* NAFAKANIN KALDIRILMASI VEYA AZALTILMASI İSTEMİ (Anlaşmalı Boşanma Protokolü İle Kararlaştırılan - Davalının BoşanmaTarihi ve Öncesinde de Çalıştığı/Davacının Sırf Boşanmayı Sağlayabilmek İçin Yoksulluk Nafakası Ödemeyi Kabul Etmesi Sonrasında Açılan Davanın İyiniyet ve Sözleşmeye Bağlılık İlkeleri İle Bağdaşmayacağı)


* BİLEREK VE İSTEYEREK MALİ GÜCÜNÜN ÜSTÜNDE BİR YÜKÜMLÜLÜĞÜ ÜSTLENME (Anlaşmalı Boşanma Protokolü İle Kararlaştırılan Nafakanın Kaldırılması İstemi - Aradan Geçen Çok Kısa Süre İçerisinde Açılan Davanın İyiniyet ve Sözleşmeye Bağlılık İlkeleri İle Bağdaşmayacağı/Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması İstemi)


* İYİNİYET VE SÖZLEŞME İLE BAĞLILIK KURALLARI (Sırf Boşanmayı Sağlayabilmek İçin Bilerek ve İsteyerek Mali Gücünün Üzerinde Bir Yükümlülüğü Üstlenen ya da Karşı Tarafın Mali Durumunun İyi Olduğunu ve Nafakaya İhtiyacı Olmadığını Bilen Kişinin Sonradan Bu Yükümlülüğün Kaldırılması veya Azaltılması Yönünde Talepte Bulunamayacağı)


* ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ İLE KARARLAŞTIRILAN YOKSULLUK NAFAKASI (Davalı Kadının Tarafların Anlaşmalı Olarak Boşandıkları Tarih ve Öncesinde de Çalıştığı - Davacının Aradan Geçen Çok Kısa Süre İçerisinde Açtığı Davanın Reddedileceği/Nafakanın Kaldırılması veya Azaltılması İstemi)

4721/m.2,175,176/4


ÖZET : Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılmasını aksi kanaate varılması halinde nafakanın hakkaniyet uygun şekilde indirilmesi istemine ilişkindir. Somut olayda; her ne kadar davalı kadının boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında çalışmaya başlayarak asgari ücret miktarı üzerinde bir geliri olduğu saptanmış ise de; davalı kadının tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları tarih ve öncesinde de çalıştığının anlaşılması ve bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için taraflar arasındaki protokol doğrultusunda yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmesi sonrasında aradan geçen çok kısa süre içerisinde eldeki davanın açılması karşısında, söz konusu talebin iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı hususu değerlendirilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kısmen kabulü ile nafakanın indirilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.


DAVA : Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:


KARAR : Davacı vekili dilekçesinde; tarafların İstanbul Anadolu 3.Aile Mahkemesi'nin 26.06.2014 tarih ve 2014/459-547 E.K sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıklarını, anlaşma protokolü gereğince müvekkilinin davalıya 400,00 TL yoksulluk nafakası ödemeyi kabul ettiğini, o tarihte davalının herhangi bir işte çalışmadığını, davalının şu anda bir işe girip çalıştığını, davalının ailesinin yanında kaldığını,maddi durumunun müvekkilinden daha iyi olduğunu,davacının ise İstanbul'da yaşadığını ve kirada oturduğunu, boşanma kararı sonrasında davalının yoksulluk durumunun ortadan kalktığını ileri sürerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını aksi kanaate varılması halinde nafakanın hakkaniyet uygun şekilde indirilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların 2014 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını, davacının boşanma talebi üzerine müvekkilinin boşanmayı kabul ettiğini, boşanma ile müvekkilinin eşinden, arkadaş çevresinde ve işinden ayrılarak mecburen babaevine döndüğünü, anlaşma protokolü doğrultusunda 400,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davacının altı aydır nafaka ödediğini, bu miktarın yoksulluğu ortadan kaldırmayacağı ancak davalının hayat mücadelesinde destek olacağını, 400,00 TL ile yaşamını sürdürmesi mümkün olmayan davalının bir işe girdiğini ve 1.700,00 TL maaş aldığını, giderlerinin fazla olduğunu, davacının ise Pegasus Havayollarında kabin memuru olarak çalıştığını, maaşı dışında yan gelirleri olduğunu, ortalama 4.000.TL maaşının bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.


Mahkemece; ''...davalının boşanma kararının kesinleşmesinden sonra çalışmaya başladığı, aylık 1.700.TL gelirinin bulunduğu, her iki tarafın gelirlerinin birbirine oranı gözetildiğinde nafakanın bir iktar indirilmesinin hakkaniyete uygun düşeceği kanaatine varıldığından yoksulluk nafakasının bir miktar indirilmesine karar vermek gerekmiştir.'' gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve yoksulluk nafakasının 200 TL'ye indirilmesine karar verilmiş, hüküm tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.


Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların İstanbul Anadolu 3. Aile Mahkemesi'nin 26.06.2014 tarih ve 2014/459-547 E.K. sayılı ilamı ile boşandıkları, ilam ile 20.08.2014 tarihinden itibaren davalıya 400 TL yoksulluk nafakasının ödenmesine karar verildiği, boşanma ilamının temyiz edilmeksizin 05.11.2014 tarihinde kesinleştiği, davalının sekreter olarak çalıştığı, 1.100 TL geliri olduğu, (davalı vekilinin beyanına göre ise 1.700 TL maaş aldığı) anne ve babası ile yaşadığı, dosyadaki SGK hizmet dökümünden davalının boşanma tarihi ve öncesinde de çalıştığı, en son boşanmanın gerçekleştiği Haziran 2014 tarihinde işten ayrıldığı ve Ocak 2015 tarihinde yeniden işe girdiği, davacının ise Pegasus havayolarında kabin memuru olarak çalıştığı, 2015/Nisan-Temmuz aylarına dair maaş bordrolarından anlaşıldığı üzere davacının gelirinin 2.300 TL ile 3.300 TL arasında olduğu, 950 TL karşılığında kirada oturduğu anlaşılmaktadır.


TMK'nun 175. maddesine göre; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.

Aynı Kanun'un 176/4. maddesine göre de; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Anılan yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu sağlaması gerekmektedir.

Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir. Ancak sözleşme ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemek hakkın kötüye kullanılması mahiyetini arzeder.


Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru (basiretsizliği vb.) ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK.nun 2.maddesinden yararlanması söz konusu olamaz.Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye hakimin müdahalesi gerekebilir.


Hal böyle olunca, somut olaya dönüldüğünde; her ne kadar davalı kadının boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında çalışmaya başlayarak asgari ücret miktarı üzerinde bir geliri olduğu saptanmış ise de; davalı kadının tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları tarih ve öncesinde de çalıştığının anlaşılması ve bu duruma karşın davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için taraflar arasındaki protokol doğrultusunda yoksulluk nafakası ödemeyi kabul etmesi sonrasında aradan geçen çok kısa süre içerisinde eldeki davanın açılması karşısında, söz konusu talebin iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı hususu değerlendirilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.


SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edenlere iadesine, 19.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Konu ile ilgili detaylı bilgi almak isterseniz bu konuda tecrübeli olan avukatlarımızdan hukuki danışmalık alabilir, sorularınız ve detaylı bilgi için bize telefon, whatsapp, mail ve diğer iletişim kanalları üzerinden ulaşabilirsiniz.

1.248 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page