top of page
Kanunların Gözden Geçirilmesi

MAKALELER

TERDİTLİ DAVA NEDİR? TERDİTLİ DAVANIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?






TERDİTLİ DAVA NEDİR? TERDİTLİ DAVANIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?


TERDİTLİ DAVANIN TANIMI


Hukukumuzda davalar mahkemeden istenen hukuki korumaya göre; eda, tespit, ve inşai dava olarak ayrılırken talep sonucu bakımından ise kısmi dava, davaların yığılması, terditli dava, seçimlik dava ve mütelahik dava olarak ayrılmaktadır.


Arapça kökenli bir kelime olan “terdit” kavramının sözlük anlamlarından biri de “ iki ihtimalle fikir anlatma” dır. Hukukumuzda da terditli dava kavramı ile asıl anlatılmak istenen de esasen budur. Nitekim terditli dava hukukumuzda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 111. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:


Terditli dava

MADDE 111- (1) Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır.


(2) Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.”


Madde metninden de anlaşılacağı üzere davacı aynı davalıya karşı aralarında hukuki veya ekonomik bağlantı bulunan birden fazla talebini aralarında aslilik ve ferilik ilişkisi kurarak aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Terditli davalarda taleplerden biri asıl taleptir; ikincisi feri taleptir.


Davacı ilk önce asıl talep hakkında karar verilmesini ister, yardımcı yani feri nitelikteki talebini ise asıl talebin reddedilmesi ihtimali için yapar. Mahkeme de davacının asıl talebini inceleyip asıl talebin esastan reddine karar vermedikçe, feri talebi inceleyemez ve feri talep hakkında karar veremez.


Buna göre mahkeme terditli davada davacı tarafından ileri sürülen taleplerden önce asli talebi inceleyip karar verecektir. Mahkemenin davacı tarafından ileri sürülen feri talep yada taleplerle ilgili olarak inceleme yapıp karar verebilmesi için asli talebin esastan reddedilmesi gerekmektedir.


TERDİTLİ DAVANIN KOŞULLARI


6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 111/1. maddesinden yola çıkılarak terditli davanın koşullarını;

-davacının aynı davalıya karşı dava dilekçesi ile ileri sürdüğü birden fazla talebi arasında aslilik ferilik ilişkisi kurması ve

-bu talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şeklinde ifade edebiliriz.


1-Talepler arasında aslilik ferilik ilişkisi kurulması


Terditli davadan söz edilebilmesi için davacının dava dilekçesinde aynı davalıya karşı birden fazla talep ileri sürmesi ve bu talepleri arasında aslilik ve ferilik ilişkisi bulunması gerekmektedir. Yani birden fazla taleple açılan bu davalarda talepler arasında bir öncelik ve sonralık derecelendirmesi yapılması gerekmekte ve bu hususun dava dilekçesinde açık ve anlaşılır şekilde belirtilmesi gerekmektedir.


Şayet feri nitelikteki talepler birden fazla ise bu taleplerde kendi arasında öncelik ve sonralık derecelendirmesine tabi tutulmalıdırlar. Aksi takdirde terditli davadan söz edilmesi mümkün değildir.


2-Talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması


Terditli davanın ikinci koşulu ise davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü asli ve feri talepler arasındaki hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunmasıdır. Bu hukuki veya ekonomik bağlantı ile kastedilen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 166/4. maddesinde “Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.” şeklinde ifade edilen bağlantıdır.


Terditli davada asli ve feri talebin dayandığı vakıalar aynı olup, dayanılan hukuki sebep farklı olabileceği gibi , asli ve feri talebin dayanağını oluşturan vakıalar da hukuki sebepler de farklı olabilir.


Ayrıca terditli davadan söz edebilmemiz için asli ve feri talebin birbirinden tamamen farklı ve yabancı olaylara dayanmıyor olması gerekmektedir.


TERDİTLİ DAVADA GÖREVLİ MAHKEME


6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda terditli davada asli ve feri talepler yönünden ortak görevli bir mahkemenin bulunması gerektiği kanun hükmü olarak düzenlenmemiştir. Ancak uygulamada terditli davadaki asli ve feri taleplerin tümünün aynı yargı çeşidi içerisinde yer alması ve talepler bakımından ortak görevli ve yetkili bir mahkemenin varlığı aranmaktadır.


TERDİTLİ DAVADA YARGILAMA SÜRECİ VE HÜKÜM


Mahkemece davacının asli talebi esastan ret edilmedikçe feri talep hakkında karar tesis edilmesi mümkün olmadığından mahkemece asli talep ve feri talep ile ilgili tahkikat birlikte yürütülmektedir. Zira terditli davanın açılması ile feri talep deasli talep ile birlikte derdest olacağından hem asli hem de feri talep bakımından tahkikatın ortak yürütülmesi ve mahkemenin asli taleple ilgili kanaatinin bilinemeyecek olması sebebiyle davacı, hem asli talebi hem de feri talebi ile ilgili ispat faaliyetinde bulunacaktır. Nitekim bu husus usul ekonomisi ilkesinin de bir gereğidir.


Ayrıca mahkemenin davacının yalnızca asli talebini reddetmekle yetinemeyecektir. Asli talebi esastan reddettikten sonra feri talep ile ilgili olarak mutlaka olumlu veya olumsuz bir karar tesis etmesi gerekmektedir.



Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2015/15988 Esas, 2018/1556 Karar, 06.03.2018 tarihli kararı:

“Terditli dava, davacının iki ayrı talepte bulunduğu ve talebini kademeli olarak yaptığı dava türü olup davaya konu olayda taleplerin dayandırıldığı maddi vakıalar aynı fakat hukuki sebebi farklıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 111. maddesinde, davacının, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-fer'ilik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebileceği, bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunmasının şart olduğu, mahkemenin, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemeyeceği ve hükme bağlayamayacağı düzenlenmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 26. maddesinde ise hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği düzenlenmiştir.

Şu halde; davacıların davayı terditli olarak açmış olması, asıl talep olarak ormanlık alana dikilen ve menkul mal niteliğinde olan kavak ağaçlarının kesilmesine izin verilmesi, fer'i talep olarak da ağaçların bedelinin tazmini isteminde bulunmuş olmaları ve talebe esas kavak ağaçlarının halen alanda dikili olarak mevcut olması da gözetilerek, öncelikle davacıların asıl talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu talep hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmeksizin, doğrudan fer'i nitelikteki tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.”


Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/5995 Esas, 2018/2864 Karar, 18.04.2018 tarihli Kararı:

Dava, HMK'nın 111. maddesi gereği arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde taşınmazın belirlenen bedelinin tazmini istemli terditli davadır. Somut olayda, mahkemece, davacının asli talebi olan tapu iptali ve tescili istemi yönünden 08.06.2012 tarihli celsede davaya tazminat istemi yönünden devamına yönelik ara karar verilmiş ise de, HMK'nın 111/2. maddesinde belirtildiği üzere, mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz amir hükmü gereği, tapu iptali ve tescil isteminin red nedenlerinin gerekçeli kararda belirtilmesi ve daha sonra diğer terditli istem konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gereklidir. Bu itibarla, mahkemece ara karar ile asli istemin reddi ile diğer terditli istem yönünden davaya devam edilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca, davacının asli istemi olan tapu iptali ve tescil istemi yönünden de işin esasına girilip olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de hatalı olmuştur.”


Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2015/22871 Esas, 2017/11869 Karar, 04.12.2017 Tarihli Kararı:

“Somut olayda, davacının öncelikli talebi olan tapu iptal ve tescil talebi hakkında mahkemece bir hüküm kurulmadığı gibi kararın gerekçesinde de bu talep yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verilmiştir. Kaldı ki, davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine karar verilse dahi, davacı tarafından davalı yükleniciye ödenen 35.000,00 TL davalı arsa sahiplerinin kabulünde olup bu davalılar yönünden husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğu gibi hükümde davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine yönelik de bir karar verilmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece davacının öncelikli talebi olan tapu iptal ve tescil talebi hakkında gerektiğinde yeterli araştırma da yapılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması bozmayı gerektirir.”


TERDİTLİ DAVADA KARŞI VEKALET ÜCRETİ HUSUSU

Terditli dava sonucunda mahkeme tarafından terditli olarak ileri sürülen taleplerden yalnızca biri hakkında tek bir hüküm kurulacağı için haksız çıkan taraf aleyhine tek vekalet ücretine hükmedilecektir. Yani davacının asli talebinin esastan reddine karar verilmesi ve sonrasında feri talep yönünden de davanın reddine karar verilmesi halinde aslında tek bir hüküm söz konusu olacağından tek bir karşı vekalet ücreti söz konusu olacaktır. Ayrıca yine belirtmemiz gerekir ki terditli davada asıl talebin esastan reddi sonucunda yapılan yargılamada feri talebin kabulüne karar verilmesi halinde aslında davanın kabulüne karar verildiği için davacı aleyhine karşı vekalet ücreti hükmedilmesi mümkün değildir.


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/20608 Esas, 2017/171 Karar , 10.01.2017 Tarihli kararı:

“Davacı-karşı davalı baba, velayetin değiştirilmesi istemli dava açmış, 10.12.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını kademeli (terditli) hale getirerek ortak çocuğun velayetinin davalı-karşı davacı anneden alınarak kendisine verilmesini, bu talebi kabul edilmediği takdirde ise ortak çocuk ile kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini istemiştir. Davacı-karşı davalı babanın velayetin değiştirilmesine ilişkin talebi reddedilmiş, ancak kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesine karar verilmiştir. Davanın kısmen kabulü söz konusu değildir. İki ayrı dava değil tek dava vardır. Bu nedenle babanın kademeli talebi kabul edildiğinden sadece davacı-karşı davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken ve aynı nedenle mahkeme masraflarının davalı-karşı davacı üzerinde bırakılması gerekirken davalı-karşı davacı anne yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri takdiri usul ve yasaya aykırıdır. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti 1.800,00 TL. olduğu halde Dairemizin düzelterek onama ilamında 1.500,00 TL olarak belirtilmiş, davacı-karşı davalının kabul edilen davasında yaptığı masraflarla ilgili bir düzeltme yapılmamıştır. Davacı-karşı davalının davasında yargılama giderleri ve vekalet ücreti konusunda düzelterek onama kararının yukarıda gösterilen şekilde yazılmaması usul ve kanuna aykırıdır.”


Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin , 2016/21587 Esas, 2016/15987 Karar, 14.12.2016 Tarihli kararı:

“Davacı baba, kademeli (terditli) olarak dava açmış, öncelikle müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak kendisine verilmesini, bu talebi kabul edilmediği takdirde ise müşterek çocuk ile kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini istemiştir. Davacı babanın velayetin değiştirilmesine ilişkin talebi reddedilmiş, ancak kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesine yönelik talebi kabul edilerek karar verilmiştir. Davada kısmen kabul söz konusu değildir. Dava terditli olarak açılmış olup; iki ayrı dava değil, tek dava vardır. O halde davacının kademeli talebi kabul edildiğinden davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti takdiri ve yapmış olduğu yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken, davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama giderlerine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”


Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2014/15352 Esas, 2014/17508 Karar, 29.09.2014 Tarihli kararı:

“Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacının dava dilekçesindeki talepleri bağımsız ve ayrı talepler olmayıp terditli taleplerdir. Bu nedenle, davacının tek davasının olduğu kabul edilmesi gerekmektedir. Dava dilekçesinde dava değeri 8.500-TL olarak gösterilmiş, bu değere itiraz edilmemiştir. Bu durumda, dava dilekçesinde yazılı olan ve itiraza uğramayan bu değer üzerinden bir kez vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken iki kez vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.”



Konu ile ilgili detaylı bilgi almak isterseniz bu konuda tecrübeli olan avukatlarımızdan hukuki danışmalık alabilir, sorularınız ve detaylı bilgi için bize telefon, whatsapp, mail ve diğer iletişim kanalları üzerinden ulaşabilirsiniz.


6.277 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page