Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
2020/2190 E. ,
2020/2282 K.
ÖZET: Her ne kadar mahkemece 765 sayılı TCK’nın 104/3 maddesi de uygulanarak zamanaşımı süresi 15 yıl olarak belirlenmiş ise de ceza zamanaşımının tazminat davalarına uygulanmasında, zamanaşımını durduran ve kesen nedenler yönünden BK'nın 132 ila 137. maddeleri uygulanır. Dolayısıyla eldeki tazminat davası açısından 765 sayılı TCK’nın 104/3. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Şu halde, ıslah edilen maddi tazminat miktarının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... Alacak aleyhine 12/06/2006 gününde verilen dilekçe ile kasten yaralamadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 15/03/2018 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, haksız eylemden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, olay tarihinde müvekkilinin annesi ile birlikte ektiği ürünü suladığı sırada davalının suyu kendi tarlasına çevirdiğini, bu nedenle çıkan tartışma sırasında davalının müvekkilinin başına kürekle vurarak kafatasını kırdığını, uzun süre yoğun bakımda tedavi gördüğünü, davalının bu eylemi nedeniyle yargılandığını ve cezalandırılmasına karar verildiğini belirterek, oluşan maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk karar Dairemizin 05/07/2017 tarihli 2015/11815 esas ve 2017/4523 karar sayılı ilamı ile “davalının ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def’ini ileri sürmesine rağmen bu hususta olumlu ya da olumsuz karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle bozulmuş; mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davalının eyleminin aynı zamanda suç teşkil ettiği, bu nedenle ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği, davalının eyleminin olay tarihi itibarıyla 765 sayılı TCK’nın 456/3. maddesindeki uzuv tatili niteliğinde yaralama suçunu oluşturduğu, anılan maddenin zamanaşımı süresinin aynı kanunun 102/1-3 maddesi gereğince 10 yıllık ve 104/2 maddesi gereğince de 5 yıl daha eklenerek 15 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, dolayısıyla ıslah tarihi itibarıyla henüz uzamış zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın ıslah edilmiş hali ile kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda; davalının dava konusu olay nedeniyle ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/19 esas ve 2005/59 karar sayılı dosyasında yapılan yargılaması sonunda, 765 sayılı TCK’nın 456/3 ve 457/1 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 17/05/2006 tarihli 2006/462 esas ve 2006/4508 karar sayılı ilamı ile 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK gereğince sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda ... Ağır Ceza Mahkemesinin 26/06/2007 tarihli 2007/168 sayılı kararı ile daha lehe hükümler içermesi nedeniyle sanığın 5237 sayılı TCK’nın 86/1, 86/3-e ve 87/2-a maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verildiği ve kararın onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Olay tarihi olan 02/10/2001 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60/1. ve 60/2. maddeleri uyarınca haksız fiilden kaynaklanan tazminat talepleri, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl, her halde zararı doğuran olayın gerçekleşmesinden itibaren on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Ancak, haksız fiil aynı zamanda suç teşkil eden bir eylemden doğmuş ve Ceza Kanunu’nda daha uzun zamanaşımı süresi öngörülmüş ise haksız fiil sorumluluğunda da uzamış ceza zamanaşımı süreleri uygulanır.
Ceza Kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi, her halde olay tarihinden itibaren işlemeye başlar; sürenin işlemeye başlaması için, zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi koşulu aranmaz. Ayrıca zamanaşımını durduran ve kesen nedenler yönünden ise, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102, 104 ila 107. maddeleri değil, aksine BK'nın, 132 ila 137. maddeleri uygulama alanı bulacaktır.
Olay tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 456/3 maddesi “Fiil, kati veya muhtemel surette iyileşmesi kabil olmayacak derecede akıl veya beden hastalıklarından birini yahut havastan veya el yahut ayaklardan birinin veya söylemek kudretinin yahut çocuk yapmak kabiliyetinin zıyaını mucip olmuş veya azadan birinin tatilini yahut çehrenin daimi değişikliğini veya gebe bir kadına karşı ika olunup da çocuğun düşmesini intaç eylemiş ise ceza beş seneden on seneye kadar ağır hapistir” şeklinde; aynı kanunun zamanaşımını düzenleyen 102/1-3. bendi ise “Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davalının eyleminin olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 456/3. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu anlaşılmakta olup uygulanacak dava zamanaşımı süresi yukarıda anılan düzenlenmeler uyarınca on yıldır. Davaya konu yaralanma olayı 02/10/2001 tarihinde meydana gelmiş, dava 12/06/2006 tarihinde açılmış, ıslah dilekçesi ise 17/02/2014 tarihinde verilmiştir. Şu durumda; ıslah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde düzenlenen 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 456/3 ve 102/1-3. maddeleri uyarınca olayın bağlı olduğu 10 yıllık ceza zamanaşımı süresi geçmiştir. Her ne kadar mahkemece 765 sayılı TCK’nın 104/3 maddesi de uygulanarak zamanaşımı süresi 15 yıl olarak belirlenmiş ise de ceza zamanaşımının tazminat davalarına uygulanmasında, zamanaşımını durduran ve kesen nedenler yönünden BK'nın 132 ila 137. maddeleri uygulanır. Dolayısıyla eldeki tazminat davası açısından 765 sayılı TCK’nın 104/3. maddesinin uygulanması mümkün değildir.
Şu halde, ıslah edilen maddi tazminat miktarının zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken bu miktar yönünden de kabul kararı verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Kararın açıklanan nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının ilk bentte belirtilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 24/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.
Comments