SULH SÖZLEŞMESİ NEDİR ? SULH SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ SONUÇLARI NELERDİR ?
SULH SÖZLEŞMESİNİN TANIMI
Sulh sözleşmesi tarafların uyuşmazlık yaşadıkları hukuki bir konuda kendi rızaları ile gerektiğinde karşılıklı fedakarlıkta bulunmak suretiyle yaptıkları anlaşmadır. Yani taraflar içinde bulundukları hukuki ihtilafı yeni bir anlaşma yaparak çözmektedirler. Sulh sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu'nda doğrudan düzenlenmemiş olup kendine özgü (sui generis) bir sözleşmedir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun T. 15.12.1973, E. 1972/6-537, K.1973/1201 kararında sulh sözleşmesi “Sulh tarafların aralarındaki uyuşmazlığı karşılıklı iradeleri ile bir çözüme bağlamalarıdır. Bu bakımdan sözleşme niteliği taşır." şeklinde ifade edilmiştir.
SULH SÖZLEŞMESİNİN KONUSU
Sulh sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenen sözleşme serbestisi ilkesi gereğince tarafların üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği her konuda yapılabilir. Ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği konularda sulh sözleşmesi yapılması mümkün değildir. Dolayısıyla evlenmenin butlanı, babalık ve nesebin reddi, vasi atanması gibi tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konularda sulh sözleşmesi yapılması mümkün değildir.
Ayrıca sulh sözleşmesinin konusunun belirli veya belirlenebilir olması gerekmektedir. Aksi takdirde sulh sözleşmesi hüküm ve sonuç doğurmayacaktır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin E. 1967\2597, K. 1967 \6490, T. 11.07.1967 sayılı kararı :’Maddî hukukça bir sözleşmeden ibaret olan sulhun geçerli olabilmesi, diğer sözleşmeler için olduğu gibi, konusunun belirli ya da belirtilebilir olması ile mümkündür. Konusu belirli ya da belirtilebilir olmayan bir sulh sözleşmesi geçerli sayılamaz.’’
SULH SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ
Sulh sözleşmesi bağımlı, rızai, ani edimli, kendine özgü, ivazlı, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir.
SULH SÖZLEŞMESİNİN UNSURLARI
Sulh sözleşmesinden bahsedebilmek için öncelikle taraflar arasında bir hukuki uyuşmazlık, bir ihtilaf olması gerekmekte ve Sulh sözleşmesi sonucunda karşılıklı olarak ifa edilecek edimler yönünden bir fedakarlık söz konusu olmalıdır. Ancak karşılıklı fedakarlığın aynı oranda olması şart değildir. Ayrıca sulh sözleşmesinde karşılıklı irade beyanları söz konusu olup tek taraflı irade beyanı ile sulh sözleşmesi yapılması mümkün değildir.
Sulh sözleşmesinde karşılıklı fedakarlık yani karşılıklı edim yüklenme söz konusu olduğu için tek tarafa borç yükleyen sözleşme sulh sözleşmesi niteliği taşımayacaktır.
Yine belirtmemiz gerekir ki sulh sözleşmesi kendine özgü bir sözleşme niteliğinde olsa da hukukun genel ilkeleri dikkate alındığında temelde sözleşme olduğundan Türk Borçlar Kanunu'nun 27. maddesine aykırılık teşkil etmemelidir. Dolayısıyla da sulh sözleşmesinin kanunun emredici hükümlerine. ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırılık teşkil etmemesi ve konusunun imkansız olmaması gerekmektedir.
SULH SÖZLEŞMESİNİN ŞEKLİ
Sözleşme serbestisi ilkesi gereğince sulh sözleşmesi herhangi bir şekle tabi değildir ve dolayısıyla taraflar sulh sözleşmesini diledikleri şekilde yapabilirler. Ancak sulh sözleşmesi maddi hukuk açısından şekle bağlanmış bir ifa işlemini içeriyorsa, sulh sözleşmesi de bu şekle bağlı olmak zorundadır.
MAHKEME İÇİ SULH SÖZLEŞMESİ
Mahkeme içi sulh sözleşmesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 313,314 ve 315. maddelerinde aşağıdaki gibi düzenlenmiştir:
"Sulh
MADDE 313- (1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.
(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.
(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir.
(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.
Sulhun zamanı
MADDE 314- (1) Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
(2) Sulh, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince sulh doğrultusunda ek karar verilir.
(3)Sulh, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı sulh hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.
Sulhun etkisi
MADDE 315- (1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.
(2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir."
Mahkeme içi sulh sözleşmesinde davacı ve davalı taraf karşılıklı olarak taleplerinden bir miktar fedakarlık ederek bir anlaşmaya vararak sulh olurlar.
MAHKEME DIŞI SULH SÖZLEŞMESİ
Mahkeme dışı sulh sözleşmesinde taraflar mahkeme dışında karşılıklı olarak taleplerinden fedakarlık ederek bir anlaşmaya varırlar. Yukarıda da detaylı olarak izah ettiğimiz üzere mahkeme dışı sulh sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenen genel hükümlere tabidir.
Mevcut bir davada taraflar sulh olduklarını beyan ederek sulh sözleşmesini mahkemeye sunup sulh sözleşmesi dikkate alınarak karar veril verilmesini talep ederlerse mahkeme dışı sulh sözleşmesi mahkeme içi sulh sözleşmesine dönüşecektir. Bu durumda mahkeme sulh sözleşmesine göre hüküm tesis edecektir.
SULH SÖZLEŞMESİ İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin ., E. 2012/8040, K. 2012/12696, T. 17.05.2012 Kararı:
“... Sulh sözleşmesi, o sözleşmeyle ilgili bulunan tarafların arasında meydana gelmiş uyuşmazlığın taraflardan her birinin bazı haklarından fedakârlıkta bulunup uyuşmazlığı ortadan kaldırmaları konusundaki irade açıklamalarının birleşmesidir. Gerçekten Sulh (Vergleich), tarafların arasındaki hukuki münasebete dair bir uyuşmazlığa veya şüpheli bir duruma son vermek amacıyla karşılıklı rıza ve fedakârlıkla yapmış oldukları bir sözleşmedir. Sulh maddi hukuk bakımından borcu, usul hukuku bakımından ise davayı sona erdiren sebeplerdendir. Taraflar arasında akdedilen sözleşme de bu kapsamda geçerli olup Mahkemece, dava ve sözleşmenin tarihi itibariyle sulhun tasdikine karar verilmesi gerekir…”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2018/6814 Esas, 2020/7271 Karar, 16.11.2020 Tarihli Kararı:
"...6100 sayılı HMK'nin 313/1 maddesine göre; sulh, görülmekte olan bir davada, taraflar aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. Mahkeme dışı sulh ise, borçlar hukukunun konusu olduğundan düzenleme dışı bırakılmıştır. Madde gerekçesinde, taraflardan birinin, mahkeme dışı sulh sözleşmesi yapıldığı ve bu sözleşmeye uygun mahkemece bir karar verilmesi gerektiği yolundaki iddia ve talebinin, diğer tarafın kabulüne bağlı olduğu belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK'nin 154/3-ç madesinde, beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla sulh müzakereleri sonucunun tutunağa yazılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Kanun'un öngördüğü bu şekil sulh için geçerlilik şartıdır. Taraflar, mahkeme dışında yaptıkları sulh sözleşmesini mahkemeye vererek, buna göre davada sulh olduklarını bildirirlerse mahkemece sulh sözleşmesinin mahkemeye verildiğinin tutanağa yazılıp, sözleşme okunduktan sonra tutanağın taraflara veya vekillerine imza ettirilmesi gerekir. Bu şekilde mahkeme dışı sulh mahkeme içi sulhe dönüşür. Mahkeme, taraflar sulha göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre karar verir..."
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin, E. 1978\7457, K. 1979 \3808, T. 22.03.1979 sayılı kararı:
"Sulh bir sözleşmedir. Sulh sözleşmesi o sözleşme ile ilgili bulunan tarafların arasında meydana gelmiş uyuşmazlığın taraflardan her birinin bazı haklarından fedakârlıklarının birleşmesidir."
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, 2015/7311 Esas, 2015/11649 Karar, 25.03.2015 Tarihli karar:
"...sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir. Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir. Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir. Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir. Aynı Kanun'un 314. maddesinde ise, sulhun, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği hükme bağlanmıştır. Yine anılan Kanun'un 315. maddesi gereğince, sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre, sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir. İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir..."
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin ., T. 18.05.2007, E. 2007/5067, K. 2007/5938 sayılı kararı:
’’Sulh, davanın taraflarının karşılıklı olarak anlaşmaları sonucu aralarındaki çekişmeye son vermelerine ilişkin bir usul işlemidir. Somut olayda olduğu gibi, taraflar mahkeme önünde sulh olacaklarsa sulh sözleşmesine ait beyanlarının hâkim önünde duruşma tutanağına geçirilerek imzalatılması yeterlidir. Ancak mahkeme önündeki Sulh sözleşmesinin icap ve kabul şeklinde yapılma olanağı da vardır. Sulh sözleşmesinde önemli olan tarafların mahkeme hükmü gerekmeksizin aralarındaki çekişmeyi sonlandırmalarıdır. Taraflar arasındaki çekişme bütünüyle değil de bazı feragat ve kabul beyanları ile kısmen sonuçlanmışsa ihtilaf bütünüyle ortadan kalkmayacağından böyle bir sözleşme sulh sözleşmesi olarak kabul edilemez. Zira, az önce söylendiği gibi çekişme kısmen de olsa sulh akdinin kapsamı dışında kalmışsa orta yerde geçerli ve yeterli bir sulh akdi bulunduğundan söz edilemez.’’
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2014/17607 E. , 2014/19624 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret, ikramiye ilave tediye ve yıpranma prim farkı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, sulh nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bünyesinde mevsimlik işçi olarak çalışırken kadrolu işçi statüsüne geçirildiğini belirterek, mevsimlik işçi olarak çalıştığı dönemde geçen süre hesaplanarak derece ve kademe intibakı yapılması gerektiğinin tespiti ile intibakın eksik yapılmasından kaynaklanan fark alacakların hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, bakanlığın yaptığı işlemlerin hukuka uygun olduğunu savunarak davanın esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, dava açıldıktan sonra, davacının üyesi olduğu sendika ile davalı bakanlık arasında imzalanan toplu iş sözleşmesi ile genel yazılı anlaşma sağlandığı, bu durumun davayı sona erdiren sulh işlemi niteliğinde olduğu gerekçesi ile sulh nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu döneminde açılmıştır. Anılan Kanunun 313. maddesinde mahkeme içi sulh düzenlenmiş ve görülmekte olan bir davada tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacı ile mahkeme huzurunda yapmış oldukları sözleşme olarak tanımlanmış, şarta bağlı olarak yapılabileceği vurgulanmıştır. Mahkeme dışı sulh ise, borçlar hukukunun konusu olduğundan düzenleme dışı bırakılmıştır. Madde gerekçesinde, taraflardan birinin, mahkeme dışı sulh sözleşmesi yapıldığı ve bu sözleşmeye uygun mahkemece bir karar verilmesi gerektiği yolundaki iddia ve talebinin diğer tarafın kabulüne bağlı olduğu belirtilmiştir.
6100 sayılı Kanun'un 154/3-ç madesinde, beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla sulh müzakereleri sonucunun tutunağa yazılmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Kanunun öngördüğü bu şekil sulh için geçerlilik şartıdır.
Taraflar mahkeme dışında yaptıkları sulh sözleşmesini mahkemeye vererek buna göre davada sulh olduklarını bildirirlerse mahkemece sulh sözleşmesinin mahkemeye verildiğini tutanağa yazıp, sözleşme okunduktan sonra tutanağın taraflara veya vekillerine imza ettirilmesi gerekir, bu şekilde mahkeme dışı sulh mahkeme içi sulhe dönüşür.
Somut olayda, dava açıldıktan sonra 20.09.2013 tarihinde davacının üyesi olduğu sendika ile davalı bakanlık arasında imzalanan 15. dönem Toplu İş Sözleşmesinin geçici 4. maddesinde; "Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında daha önce mevsimlik işçi statüsünde çalışmış olup 2001 yılında daimi statüye geçirilen işçiler ile Mülga Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde 2005 yılında bakanlığa devredilen işçilerden dava açmamaları veya açılmış dava varsa bu davalardan feragat etmeleri kayıt ve şartı ile köy hizmetlerinde ve bakanlıkta mevsimlik işçilik statüsünde çalıştıkları sürelerin derece ve kademe terfiinde dikkate alınması yönündeki ... 2. İş Mahkemesinin 2012/891 esas-2013/226 karar sayılı kararı, emsal alınarak gerekli intibak işlemleri yapılır " düzenlemesine yer verilmiştir. Ancak davacı vekili duruşmadaki beyanı ile sendikanın yaptığı Toplu İş Sözleşmesinin davacıyı bağlamayacağını, ortada bir sulh sözleşmesi bulunmadığını belirterek yargılamaya devam edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ise, açılmış davalardan vazgeçilmesi veya dava açılamaması koşulu ile ödeme yapılacağının belirtildiğini vurgulayarak davanın reddini istemiştir. Bu durumda, mahkeme dışı sulh sözleşmesi taraflarca, kanunda belirtilen ve yukarıda açıklanan şekil şartlarına uygun olarak mahkeme içi sulhe dönüştürülmemiştir. Anılan şekil şartlarına uyularak yapılan bir sulh sözleşmesi bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece sulh nedeni ile karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.06.2014 günü oybirliği ile karar verildi.
Comments