Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
2016/13305 E. ,
2018/1358 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kendi adına asaleten küçük ... adına velayeten açtığı davada, mirasçısı olduğu eşi tarafından 17.06.2000 tarihli harici satış sözleşmesi ile Hallaç 346 parsel sayılı taşınmazdaki davalılar murisine ait 6 dönüm miktarlı hissenin satın alındığını, ancak daha sonra taşınmazın ferağının verilmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000,00 TL'ye tekabül eden bedelin temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar öncelikle zamanaşımı itirazında bulunmuşlar, bu itirazları kabul görmez ise dava konusu harici satım sözleşmesini kabul etmediklerini, sözleşmenin hangi taşınmaza istinaden yapıldığının dahi belli olmayıp sözleşme altında yer alan murisleri...'in parmak izine itiraz ettiklerini, her ne kadar sözleşmede satış bedeli belirtilmiş ise de; ödemenin yapılıp yapılmadığı hususunun belli olmadığını ve bu satışa istinaden ne davacı ne de davacının murisi tarafından kendilerine ya da murislerine hiç bir ödeme yapılmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece; zamanaşımı itirazı reddilerek işin esasına girilmiş ve davacı tarafın talebi ile bağlı kalınarak davanın kabulü ile 6.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir .
Bilindiği üzere usul hukukunda senet bir ispat vasıtasıdır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir. Kural bu olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse HUMK 297. maddesi gereğince imza yerine parmak izi kullanabilir. Ancak bu durumda, senetteki parmak izinin borçluya aidiyeti ve bizzat borçlu tarafından basıldığının ihtiyar kurulunca ve o yerde tanınmış iki tanık tarafından onaylanması gerekir. Bu madde hükmünün parmak izli belgenin düzenlenme şekli ve şartları konusunda öngördüğü kural, geçerlilik şekli olmayıp ispat koşuludur.
Bu nedenle anılan madde hükmüne uygun biçimde onaylanmamış olan bir senetteki parmak izinin borçlu tarafından kabul (ikrar) edilmesi halinde, senet yine geçerli sayılır ve kesin delil teşkil eder.( HGK 18.01.1978 gün 7/228 E. 12 K.S.K.) Çünkü böyle bir halde senet içeriği (muhtevası) borçlu tarafından kabul edilmiş ve benimsenmiş demektir. Buna karşılık senetteki parmak izinin inkarı halinde, onama işleminin yasanın gösterdiği şekilde yapılmış olması gerekir. Aksi halde bu senedin hiçbir ispat değeri olmaz ve usulce geçerli kabul edilemez, yani yok sayılır. (HGK 11.12.1971 gün 4/937 E.740 K.; HGK 20.11.1974 gün 7-830 E. 1226 K.) Hal böyle olunca, inkar edilen senetteki parmak izinin borçluya ait olup olmadığı konusunda parmak izi incelemesi yapılması da mümkün değildir. Aksi görüşün kabulü Yasanın amacına da aykırı düşer. Çünkü, HUMK 297. maddesinde öngörülen şeklin amacı senet içeriğinin borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir.
Diğer taraftan HUMK 297. maddesine uygun biçimde onaylanmamış ve borçlu tarafından da inkar edilen parmak izli senet yazılı delil başlangıcı da sayılamaz. Bu halde davacı, iddiasını tanık ile de ispat edemez. (...- Hukuk Muhakemeleri Usulü 4. baskı cilt II- 1980 ...- Sayfa 1486) (HGK. 30.3.1938, 4/106-27 s.k.) (HGK. 22.12.1982 gün 793-1702 E. 82/965 K.)
Somut olayda; alacaklı ve iki şahit tarafından imzalanan senede davalılar murisi olan satıcı... tarafından parmak basıldığı, senedin altına, senet üzerindeki imzaların belediye başkanı tarafından onaylandığı şeklinde şerh düşülmekle senedin belediye başkanı tarafından onaylandığı görülmektedir. HUMK 297. maddesindeki parmak izinin ihtiyar heyeti ve o yerde tanınmış iki şahıs tarafından onaylanmasına yönelik düzenleme karşısında; belediye başkanı tarafından onaylanmış davaya konu senedin usulüne uygun şekilde onaylandığından söz edilemeyeceği gibi, davalı tarafça parmak izi açıkça inkar edildiğinden, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda söz konusu senedin geçerli bir senet olarak kabulü de mümkün görülmemektedir.
Hal böyle olunca mahkemece; geçerli olmayan senede dayanarak açılan ve ispat olunamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerekirmiştir.
Kabule göre ise; davacı davayı kendi adına asaleten, küçük ... adına velayeten açmıştır. Yargılamanın devamı sürecinde küçük ...'nın reşit olup bizzat kendisine ait olan vekaletnameyi dosyaya sunduğu ve hüküm de davacılar lehine kurulduğu halde karar başlığında davacı olarak ...'nın adının yer almaması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
2016/5855 E. ,
2017/11085 K.
"ÖZET: İmza atmaya muktedir olmayan veya yazı bilmeyen bir kimse, senedi imza edemeyeceğinden, imza yerine el ile yapılmış bir işaret (mesela parmak izi) veya mühür kullanabilir. Yalnız, senetteki bu işaretin (parmak izinin) veya mühürün, köy veya mahalle ihtiyar heyeti ve iki tanık tarafından onaylanması gerekir. (HUMK 297) Köylerde, köy muhtarı ve ihtiyar meclisi HUMK'un 297. c.2’ye göre, imza atamayan veya yazı bilmeyen kişinin kullanacağı mühürü veya el ile yapacağı işareti (parmak izini) onama yetkisine sahiptir. Köy ihtiyar meclisinin ekseriyetinin onayı yeterlidir. Köy muhtarı ihtiyar meclisinin başıdır. (Köy K.m.20) İmza atamayan veya yazı bilmeyenlerin mühürünü veya parmak izini taşıyan senetlerin geçerli olabilmesi için, muhtar ve ihtiyar heyetinin çoğunluğundan başka, ayrıca o yerde tanınan (mahallinde maruf ) iki kişi (tanık) tarafından da onaylanması gerekir.(m.297.c.2)"
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın reddine dair kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz'in 12.11.2015 gün ve 2015/12807 Esas, 2015/20242 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Davacılar vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, vekil edenlerinin, 10.4.1964, 17.1.1966 ve 22.3.1968 tarihli sözleşmeler ile, davalıların murisi ...n, davaya konu 220 (eski 107) parselden, toplamda 20.125 m2 yer satın aldıklarını ve 40 yılı aşkın süredir zilyetliklerinde olduğunu, davalıların murisi ....n 16.6.1986 yılında öldüğünü, .... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2006/1042 E.sayılı dosyası ile dava konusu taşınmazın, iştirak halindeki mülkiyetinin müşterek mülkiyete çevrilmesine karar verildiğini açıklayarak, davalıların dava konusu taşınmazdaki hisselerinin iptali ile vekil edenleri adına müsavi olarak tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, taleplerin zamanaşımına uğradığını, sözleşmelerdeki parmak izlerinin vekil edenlerinin murislerine ait olmadığını, davacıların dava konusu taşınmaza hiç bir zaman zilyet olmadıklarını, murisin taşınmazda yer satmadığını, dava konusu taşınmazı yıllarca murisin, onun ölümü ile de mirasçılarının kullandığını, 1995 yılından bu yana da taşınmaz hakkında ortaklığın giderilmesi davasının devam ettiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; “Dava konusu taşınmazda iştirak halindeki mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürüldüğü, bu işlemin miras payına ilişkin sözleşmelerin tadili ve dönme niteliğinde olduğu, artık hukuki sonuç doğurma özelliğini kaybetmiş olduğu, alacak isteğinin ise zamanaşımına uğradığı” gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararı davacılar vekili temyiz etmiş ve karar, 8.Hukuk Dairesinin 12.11.2015 tarih, 2015/12807 esas, 2015/20242 karar sayılı ilamı ile; “1-Davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2-Somut olayda; davacılar satıcının mirasçıları olan davalıların ferağ vermesini istemiş, davalılar ise bu isteği kabul etmemişlerdir. Dolayısıyla alacak isteği için zamanaşımının başlama tarihi davanın açıldığı tarihtir. Buna göre, tarafların bildirdiği tüm deliller toplanarak söz konusu bedelin davacı tarafından ödendiğinin kanıtlanması halinde; dosyanın bir hukukçu, bir mali müşavir veya muhasebeci ve bir bankacıdan oluşturulacak üçlü bilirkişi kuruluna tevdi edilmesi, denkleştirici adalet kuralları da göz önünde bulundurularak harici satış senedindeki bedelin uyarlanma suretiyle dava tarihinde vardığı değerin belirlenmesinin istenmesi, bu konuda gerekçeli, karşılaştırmalı, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor alınması, ödenen bedelin dava tarihindeki uyarlanmış güncel değerinin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle alacak isteğine ilişkin davanın reddine karar verilmesi yukarıda açıklanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararlarına ve açıklanan ilkelere aykırı olmuştur” gerekçesi ile bozulmuş, davacılar vekili tarafından ilama karşı süresinde Karar Düzeltme talebinde bulunulmuştur.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre, davacılar vekilinin HUMK'nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan sair karar düzeltme istemleri yerinde görülmemiştir.
2-Mahkeme kararının gerekçesinde; Dava konusu taşınmazda iştirak halindeki mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürüldüğü, bu işlemin miras payına ilişkin sözleşmelerin tadili ve dönme niteliğinde olduğu, artık hukuki sonuç doğurma özelliğini kaybetmiş olduğu gerekçelerine dayanılmıştır.
TMK'nun 677.maddesi uyarınca miras payı devrine yönelik olarak düzenlenmiş sözleşmelerde, sözleşme tarihinden sonra tüm mirasçıların katılımı ile elbirliği mülkiyetinin, müşterek mülkiyete çevrilmesi durumunda, ya da sözleşmeye göre hak iddiasında bulunan tarafın, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi davasında davacı olarak yer alması ya da davalı olarak yer aldığı bu davada taşınmazın paylı mülkiyete çevrilmesi yönünde irade açıklamasında bulunması halinde, sözleşmeden dönüldüğünün kabulü gerekli ise de, somut olayda olduğu gibi, davacıların, iştirak halindeki mülkiyetin paylı mülkiyete çevrilmesi davasında davacı konumunda olmadıkları ve davada da iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi yönünde irade beyanında bulundukları ispat edilmediğine göre, sözleşmelerden dönüldüğünün kabulüne imkan bulunmamaktadır.
Ancak dosya arasında bulunan satışa konu sözleşmelerin incelenmesinden, sözleşmelerde satıcı konumunda bulanan ..... ...'ın sözleşmelere parmak bastığı ve davalıların da sözleşmedeki parmak izlerinin murisleri .....'ye ait olmadığı yönünde itiraz da bulundukları görülmektedir.
İmza atmaya muktedir olmayan veya yazı bilmeyen bir kimse, senedi imza edemeyeceğinden, imza yerine el ile yapılmış bir işaret (mesela parmak izi) veya mühür kullanabilir. Yalnız, senetteki bu işaretin (parmak izinin) veya mühürün, köy veya mahalle ihtiyar heyeti ve iki tanık tarafından onaylanması gerekir. (H.U.M.K 297) Köylerde, köy muhtarı ve ihtiyar meclisi HUMK.un 297. c.2'ye göre, imza atamayan veya yazı bilmeyen kişinin kullanacağı mühürü veya el ile yapacağı işareti (parmak izini) onama yetkisine sahiptir. Köy ihtiyar meclisinin ekseriyetinin onayı yeterlidir. Köy muhtarı ihtiyar meclisinin başıdır. (Köy K.m.20) İmza atamayan veya yazı bilmeyenlerin mühürünü veya parmak izini taşıyan senetlerin geçerli olabilmesi için, muhtar ve ihtiyar heyetinin çoğunluğundan başka, ayrıca o yerde tanınan (mahallinde maruf ) iki kişi (tanık) tarafından da onaylanması gerekir.(m.297.c.2) Davaya konu sözleşmenin incelenmesinden, satıcı ..... ...'ın sözleşmelere mühür ve parmak bastığı, sözleşmelerde iki şahit, muhtar ve ihtiyar heyetinin eksiksiz imzalarının bulunmadığı görülmüştür.
Hal böyle olunca, Mahkemece, dava konusu sözleşmelerin H.U.M.K 297.maddesi gereğince geçerli olmadığından davacı tarafın tapu iptal ve tescil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmiş olmasında isabet görülmemiş ise de, ret kararı neticesi itibariyle doğru olduğundan, hükmün gerekçesi düzeltilerek, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre yerinde olmayan ve HUMK'nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan, aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki davacı vekilinin sair karar düzeltme isteminin REDDİNE, davacılar vekilinin, Dairemizin 12.11.2015 tarih, 2015/12807 E, 2015/20242 K, sayılı ilamının 1.bendine yönelik, Karar Düzeltme isteğinin 2.bentte açıklanan nedenlerle kabulüne, 6100 sayılı H.M.K'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 Sayılı H.U.M.K'nun 438/son maddesi uyarınca, dava konusu sözleşmelerin H.U.M.K 297.maddesi gereğince geçerli olmadığından davacı tarafın tapu iptal ve tescil talebinin reddine şeklinde hükmün gerekçesi değiştirilmek suretiyle, davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine, HMK'nun 442/1 maddesi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, takdiren 270,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınmasına ve 60,80 TL red harcının karar düzeltme harcına mahsubu ile kalan 4,60 TL'nin karar düzeltme isteyen davacılardan alınmasına, 19.9.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Comments